(EHLİSÜNNET KAYNAKLARINDA)
ALLAH RESULÜNÜN (S.A.A) DİLİNDEN İMAM HÜSEYİN (A.S)
İmam Hüseyin (Aleyhisselam) İslam tarihinde çok önemli bir değer olduğu için İslam araştırmacıları ve yazarları bu konuyu her yönüyle araştırmış ve hakkında birçok kitaplar ve makaleler yazmışlardır. Hatta bu hususta Şia ve Sünni bilginlerinin binlerce cilt kitap kaleme aldıklarını iddia edersek abartmış sayılmayız.
Biz de bu kısa makalemizde İslam dininin o yüce şahsiyetini, Peygamberin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) ciğer paresini, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın aziz evladı Hz. İmam Hüseyin’i (Aleyhisselam) dedesi Allah Resulünün (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) dilinden anlatıldığı şekliyle aktarmaya çalışacağız.
Elbette bu konuda bazı araştırmacı yazarlar tarafından müstakil kitaplar kaleme alınmıştır, fakat çeşitli nedenlerden dolayı günümüze ulaşmamıştır.
İmam Hüseyin’in (Aleyhisselam) ismini ve kahramanlık yarattığı Kerbela vakasını işitmeyen hiçbir Müslüman yoktur. İsmi ve yüce hareketi sadece Müslümanlar tarafından değil bilakis tüm dünya tarafından bilinmektedir.
Her iki cihan şahsiyeti Hz. Hüseyin (Aleyhisselam) Peygamber (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) nezdinde de özel bir konum ve değere sahipti. Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) İmam Hüseyin’i (Aleyhisselam) çok derin bir sevgiyle sevmekteydi. Bu tarihin inkâr edemeyeceği gerçeklerdendir. Belki o dönemdeki insanlar Peygamberin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) onu niçin bu kadar çok sevdiğini anlayamadılar. Bu sevginin felsefesini anlayamamakta haklıydılar da. Peygamberin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) İmam Hüseyin’e (Aleyhisselam) olan bu derin sevgisi bir baba oğul, ya da dede torun sevgisinden öteye geçmişti.
Hatırlatmakta yarar var Necm Suresi’nde de ifade edildiği gibi Peygamberin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) tüm hal, hareket ve tutumu kesinlikle bir hikmet ve neden üzeredir. Hazretin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) bütün sözleri ve fiilleri vahiy ile desteklenmiştir.
“O, (Muhammed) arzusuna göre de konuşmaz. (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.”
Peygamber’in (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) İmam Hüseyin’e (Aleyhisselam) olan ve anlaşılmayan ancak tamamen hikmete dayalı sevgisi tarihler ilerledikçe daha iyi anlaşıldı ve bu sevginin felsefesi herkes için anlam kazandı.
Bu kısa makalede Ehlisünnet kaynaklarında İmam Hüseyin (Aleyhisselam) hakkında nakledilen rivayetleri kendimizden hiçbir şekilde azaltma ya da ekleme yapmadan orijinal haliyle kısa da olsa nakletmeye çalışacağız.
İMAM HÜSEYİN’E (A.S) İSMİNİN VERİLMESİ
Gerek Şia kaynaklarında gerekse Ehlisünnet kaynaklarında nakledildiği üzere İmam Hüseyin’e (Aleyhisselam) bu güzel ismi dedesi Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) vermiştir. Bazı rivayetlerde geldiği üzere bu ismi bizzat Peygamberin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) kendisi koymuştur, bazı rivayetlerde ise bu hususta Allah’ın emrinin beklenildiği zikredilmiştir.
Zahairu’l-Ukba adlı eserin yazarı Esma binti Umeys’ten şöyle nakletmiştir: “Hz. Fatıma (Aleyhasselam), yeni doğmuş çocuğu İmam Hasan’ı (Aleyhisselam) benim evime getirdi. Bu sırada Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) içeri girdi ve bana “Ey Esma! Bana oğlumu getir.’’ buyurdu. İmam Hasan’ı (Aleyhisselam) sarı bir kundakta Peygamberin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) huzuruna götürdüm. Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Ben size çocuğu sarı kundağa sarmayın demedim mi? Allah Resulünün (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) bu buyruğundan sonra hemen kundağı değiştirdim ve Hasan’ı (Aleyhisselam) tekrar huzuruna götürdüm. Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) onu benden aldı, sağ kulağına ezan ve sol kulağına da kamet okudu.”
Sonra Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Hz. Ali’ye (Aleyhisselam) “oğluna ne ad verdin?” diye sordu. Hz. Ali (Aleyhisselam): “Ya Resulullah! Bu işte sizden öne geçmek istemedim.” diye cevap verdi. Peygamberde (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) “bende bu hususta Allah’tan öne geçmem” buyurdu.
Bu esnada Cebrail (Aleyhisselam) nazil oldu ve şöyle dedi: “Ey Muhammed! Yüce Allah sana selam gönderiyor ve şöyle buyuruyor: Ali’nin (Aleyhisselam) sana olan konumu Harun’un (Aleyhisselam) Musa’ya (Aleyhisselam) olan konumu gibidir. Ancak senden sonra peygamber gelmeyecektir. Şu çocuğa Hasan ismini ver.”
Bu olaydan bir yıl sonra İmam Hüseyin (Aleyhisselam) dünyaya geldi. Resul-i Ekrem (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Esma’nın evine gitti. İsim koyma merasimi tıpkı İmam Hasan’ın (Aleyhisselam) doğumundaki gibi gerçekleşti. Cebrail (Aleyhisselam) gelerek şöyle dedi: “Bu çocuğun ismini Hüseyin koy.(1) Bu hadisin benzeri Şia kaynaklarında da nakledilmiştir.
Merhum Şeyh Saduk, İmam Rıza’dan (Aleyhisselam), o babaları İmam Zeynelabidin’den (Aleyhisselam), o da Esma binti Umeys’ten şöyle naklediyor: “İmam Hüseyin (Aleyhisselam) dünyaya geldiğinde Resul-i Ekrem (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem), Hz. Ali’ye “oğluna ne ad verdin?” diye sordu. Hz. Ali (Aleyhisselam): “Ey Allah’ın Resulü! Bu işte ben sizden öne geçmem.” Diye cevap verdi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) bende ona isim verme konusunda Allah’tan öne geçmem.” Buyurdu.
Bu sırada Cebrail (Aleyhisselam) nazil oldu ve şöyle dedi: “Ey Muhammed! Yüce Allah sana selam gönderiyor ve şöyle buyuruyor: Ali’nin sana olan menzileti (konumu) Harun’un (Aleyhisselam) Musa’ya (Aleyhisselam) olan menzileti gibidir. Ancak senden sonra peygamber gelmeyecektir. Bu çocuğa Harun’un oğluna verdiği ismi koy.”
Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem): “Harun’un oğlunun adı nedir?” diye sordu. Cebrail: “Adı Şübeyr idi.” Diye cevap verdi.
Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem): “Ancak benim dilim Arapçadır.” Buyurdu.
Cebrail (Aleyhisselam) şöyle cevap verdi: “O halde ismini Hüseyin koy!” (2)
Ehlisünnet ve Şia kaynaklarında bu anlamı ifade eden tevatür haddine ulaşan çok sayıda rivayetler nakledilmiştir. (3)
İslam tarihinde İmam Hasan (Aleyhisselam) ve İmam Hüseyin’in (Aleyhisselam) isim koyma merasimi gibi ilahi bir olaya rastlanmamıştır. Bu da İmam Hüseyin’in (Aleyhisselam) makamının Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) nezdinde ne kadar yüce olduğunun somut bir göstergesidir.
RESUL-İ EKREM (S.A.A) İMAM HÜSEYİN’İN (A.S) KULAĞINA EZAN OKUYOR
Hâkimi Nişaburi, Ebu Rafi’den o da babasından şöyle naklediyor: “İmam Hüseyin’in (Aleyhisselam) kutlu doğumunda Allah Resulünün (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) onun kulağına ezan okuduğunu gördüm.”(4)
Ehlisünnet ve Şia kaynaklarında bu manayı ifade eden yüzlerce hadis nakledilmiştir. (5)
RESUL-İ EKREM (S.A.A) İMAM HASAN (A.S) VE İMAM HÜSEYİN’İN (A.S) SUSUZLUĞUNU GİDERİYOR
İbni Hacer Askalani Tehzibu’l Tehzib adlı eserinde İshak b. Habibe’den oda Ebu Hureyre’den şöyle naklediyor: “Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) ile beraber yürüyorduk. Resulullah Hasan (Aleyhisselam) ve Hüseyin’in (Aleyhisselam) ağlama seslerini duydu. Hemen yanlarına giderek anneleri Hz. Fatıma’ya (Aleyhasselam): “Şu iki yavrum niçin ağlıyor?” diye sordu. Hz. Fatıma (Aleyhasselam): “Ey Allah’ın Resulü! Susuzluktan ağlıyorlar.” diye cevap verdi. Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) abdest aldığı eski su tulumuna baktı. Ancak içinde su kalmadığını gördü.
Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) yüksek bir sesle: “Kimde su var?” diye seslendi. Fakat kimsenin yanında cennet efendilerinin susuzluğunu giderecek su yoktu. Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) kızı Fatıma’ya (Aleyhasselam) şöyle buyurdu: “Çocuklarımdan birini yanıma getir!” Fatıma (Aleyhasselam) çocuklardan birini getirdi. Resulullah ağlayan yavrusunu bağrına bastı ve mübarek dilini onun ağzına koydu. Çocuk, Resul-i Ekrem’in (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) mübarek dilini doyana kadar emdi. Daha sonra öteki yavrusunu aldı, aynı şekilde onun da susuzluğunu giderdi. (6)
RESUL-İ EKREM’İN (S.A.A) GÜLÜ
Sahihi Buhari’de Muhammed b. Ebu Yakub’dan şöyle rivayet edilir: “Ben İbni Ebu Haim’in Abdullah b. Ömer’e muhrimin (ihrama girmiş) bir kimsenin o halde sineği öldürmesinin caiz olup olmadığı sorusunu sorduğunu duydum.
İbni Ömer şöyle dedi: “Irak halkı Peygamber kızının oğlunu öldürdükleri halde bunlar sineğin kanı hakkında soru soruyorlar.” Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Hasan ve Hüseyin benim dünyadaki hoş kokulu reyhanlarımdır.” (7)
Nesai Hasaisu Emiri’l-Müminin adlı eserinde Enes b. Malik’ten şöyle rivayet eder: “Allah Resulünün (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) huzuruna müşerref olduğumuz bazen zamanlar Hasan (Aleyhisselam) ve Hüseyin’in (Aleyhisselam) Peygamberin göğsünde oynadıklarını görürdük. Resululah onların hakkında şöyle buyuruyordu: “Bu ikisi ümmetimin hoş kokulu reyhanlarıdır.” (8)
Zahairu’l Ukba adlı eserde Allah Resulünden (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle rivayet ediliri: “Hasan (Aleyhisselam) ve Hüseyin (Aleyhisselam) dünyadaki iki hoş kokulu reyhanımdır.” (9)
HZ. HÜSEYİN’İN (A.S) AĞLAMASI ALLAH RESULÜNÜ (S.A.A) ÜZÜYOR
Zahairu’l Ukba kitabında Yezid b. Ebi Ziyad’tan şöyle nakledilmiştir: “Vaktiyle Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Ayşe’nin evinden dışarı çıktı. Fatıma’nın (Aleyhasselam) evinin yanından geçiyordu. Hüseyin’in (Aleyhisselam) ağlama sesini işitti. Kızı Fatıma’ya (Aleyhasselam) şöyle buyurdu: “Ey Fatıma! Hüseyin’in ağlamasının beni üzdüğünü bilmiyor musun?” (10)
ALLAH RESULÜNÜN (S.A.A) EN ÇOK SEVDİĞİ KİMSE
Tirmizi, Sünen adlı eserinin “Menakibu’l Hasaneyn” babında Enes b. Malikten şöyle naklediyor: “Allah Resulüne (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem), ailenizden en çok kimi seviyorsunuz?” diye sorduklarında şöyle buyurdu: “Hasan ve Hüseyin’i”. Daha sonra kızı Fatıma’ya (Aleyhasselam) torunlarını çağırmasını söyledi. Hasaneyn (Aleyhimasselam) dedelerinin yanına geldiğinde Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) onları bağrına basıp öptü.” (11)
ALLAH RESULÜ (S.A.A) HÜSEYİN’İN (A.S) AĞZINDAN ÖPÜYOR
İbni Asakir Ya’la’dan şöyle nakletmiştir: “Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) ile birlikte misafirliğe davet edilmiştik. Dışarı çıktık. İmam Hüseyin’in (Aleyhisselam) çocuklarla oynadığını gördük. Sağa sola koşup duruyordu. Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Hüseyin’i bağrına basarak ağzından öptü.” (12)
Taberani kendi senediyle Enes b. Malikten şöyle naklediyor: “İmam Hüseyin’in (Aleyhisselam) kesik başını Ubeydullah b. Ziyad’ın önüne getirdiklerinde o elindeki ağaçla Hüseyin’in (Aleyhisselam) mübarek dudaklarına ve dişlerine vurmaya başladı. Bu manzara karşısında kendi kendime şöyle dedim: “Allah seni zelil etsin ey Ubeydullah! Şu vurduğun dudakları ve dişleri Allah Resulünün (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) öptüğüne şahit oldum.” (13)
İbni Hacer Heysemi, İbni Ebil Dünya’dan şöyle naklediyor: “Zeyd b. Erkam, Ubeydullah b. Ziyad’ın İmam Hüseyin’in (Aleyhisselam) dudak ve dişlerine ağaçla vurduğunu görünce: “O dudak ve dişlere vurma! Allah’a yemin olsun ki Peygamberin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) devamlı o dudak ve dişlerin öptüğüne şahit olduk.” dedi ve ağlamaya başladı. İbni Ziyad, Erkam’a şöyle cevap verdi: “Bunak bir yaşlı olmasaydın boynunu vurdururdum.
Zeyd b. Erkam yerinde kalkarak halka şöyle seslendi: “Ey millet! Sizin bu günden itibaren ölülerden bir farkınız kalmadı. Çünkü Peygamberin kızının oğlunu öldürdüler. Sizler İbni Mercane’nin oğlunu kendinize emir seçtiniz. Allah’a yemin olsun ki çok yakında içinizdeki iyileri öldürecek ve kötüleri size musallat edecektir.” (14)
İMAM HÜSEYİN’İ (A.S) SEVMENİN MÜKÂFATI
Tirmizi, Taberani ve Zehebi Hz. Ali’den (Aleyhisselam) şöyle naklediyorlar: “Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) Hasan ve Hüseyin’in elerinden tutup şöyle buyurdu: Beni, şu iki torunumu, onların babalarını ve annelerini sevenler kıyamet günü benimle aynı derecede olacaklardır.”
Yine bir başka hadiste Resul-i Ekrem (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Hüseyin bendendir, bende Hüseyin’denim. Allah, Hüseyin’i seveni sevsin. Hüseyin torunlarımdan bir torundur.” (15)
HZ. HASAN VE HZ. HÜSEYİN SEVGİSİ
Tirmizi Camiu’l-Kebir adlı eserinde Usame b. Zeyd’ten şöyle naklediyor: “Bir gece Allah Resulünün (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) evine gittim. Cübbesinin altında birlerinin olduğunu fark ettim. İşimi halledip huzurundan ayrılmak istediğimde şöyle arz ettim: “Ya Resulullah! Cübbenizin altındaki nedir?
Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem), cübbesini kaldırdığında Hasan (Aleyhisselam) ve Hüseyin’in (Aleyhisselam) Peygamberin dizlerinin üzerinde oturduklarını gördüm.
Sonra Resulullah (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle buyurdu: Bu ikisi benim ve kızımın çocuklarıdır. Allah’ım! Ben bunları seviyorum, sende bunları ve bunları sevenleri sev!” (16)
İbni Asakir, Ebu Hureyre’den naklen der ki Allah Resulünden (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle buyurduğunu duydum: “Hasan ve Hüseyin’i seven beni sever, onlara buğzeden bana buğzetmiştir.” (17)
CENNET GENÇLERİNİN EFENDİLERİ
Tirmizi Ebu Said Hudri’den şöyle naklediyor: Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) şöyle buyurdu: Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir.” (18)
Tirmizi bu hadisi naklettikten sonra hadisin hasan ve sahih olduğunu yazmıştır.
Bu hadis Ehlisünnet kitaplarında çeşitli senetlerle nakledilmiştir. (19)
Taberani Huzeyfi’den şöyle naklediyor: “Allah Resulünü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) neşeli ve güler bir yüzle gördüm. Ona bu sevincinin nedenini sorduğumda şöyle buyurdu: Nasıl neşeli olmayayım ki Cebrail bana Hasan ve Hüseyin’in cennet gençlerinin efendisi olduklarını ve babalarının da onlardan üstün olduğunu müjdeledi.” (20)
Aynı hadisi Muttaki Hindi ve İbni Asakir’ de nakletmişlerdir. İbni Asakir Tarih adlı eserinde bu hadisi 20 değişik senetle nakletmiştir.
HÜSEYİN (A.S) PEYGAMBERİN (S.A.A) SIRTINDA
İbni Mes’ud’dan şöyle rivayet edilir: “Allah Resulü (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) ile namaz kılıyorduk. O sırada Hasan ve Hüseyin geldiler ve Resulullah’ın sırtına bindiler. Resulullah başını secdeden kaldırırken onları incitmeyecek şekilde yavaşça tutu ve indirdi. Tekrar secdeye gidince onlar yine Peygamberin (Sallahu Aleyhi ve Alihi ve Sellem) sırtına bindiler. Namazını tamamlayınca birini sağ dizine, ötekini de sol dizinin üzerinde oturttu ve şöyle buyurdu: “Beni seven bunları sevsin!” (21)
KAYNAKLAR
1-Zahairu’l-Ukba fi Manakibi Zevil Kurba s.200, Ebu Davud, (5105) Bab fi Sebi Yüled ve Yuzen fi Uzunihi, Müsnedi Ahmed, c.6, s.9 ve 238
2-Uyunu Ahbari Rıza c.2, s.25-26, Biharu’l Envar c.43, s.238
3-Mustedreku’s-Sahiheyn c.4, s.115, Usdu’l Gabe fi Marifeti’s-Sahabe c.2, s.16, Tarihi Dmeşk Li İbni Asakir c.14, s.118
4-El-Mustedrek Ale’s-Sahiheyn c.4, s.175
5-Heysemi, Mecmau’z-Zevaid ve Mecmau’l-Fevaid c.4, s.59, Biharu’l-Envar c.43, s.282
6-Tehzibu’t-Tehzib c.2, s.271-272, Mecmau’z-Zevaid ve Mecmau’l Fevaid c.9, s.170
7-Sahihi Buhari c.5, s.93, Bab: Menakibu’l Hasani vel Hüseyin
8-Tirmizi El-Camiu’l-Kebir c.6, s.114, h.3770
9-Zahairu’l-Ukba s.209
10-Zahairu’l-Ukba s.239, Sire-i A’lamu’l Nubela c.3, s.284
11-Tirmizi c.6, s.116, El-Bidaye ve’n-Nihaye c.8, s.205, Es-Sevaiku’l Muhrika s.135-190, Fethu’l Bari fi Şerhi’l Buhari c.7, s.79, El-Camiu’s-Sagir, h.204
12-Tarihi Dimeşk c.14, s.149, Zahairu’l-Ukba, s.226
13-El-Mu’cemu’l-Kebir h.2878
14-Es-Savaiku’l Muhrika c.2, s.578
15-Müsnedi Ahmed c.4, s.127, Süneni Tirmizi c.5, s.658, h.3775
16-Süneni Tirmizi c.6, h.3769, Zahairu’l-Ukba s.201
17-Tarihi İbni Asakir c.7, s.10
18-Süneni Tirmizi c.6, h.3768
19-Sahihi Ebu Hatem h.6959, İbni Asakir Tarihi Dimeşk’te c.7, s.119, İbni Kesir El-Bidaye ve’n-Nihaye’de c.8, s.206, Ahmed Müsned adlı eserinde c.3, h.10616
20-El-Mu’cemu’l-Kebir c.3, s.38, h.2608
21-Mustedreki Hâkim c.3, s.166, Kifayetu’t-Talib s.422, A’lamu’l-Vera c.1, s.432